Wednesday, April 30, 2014

Bir Nisan Hikayesi: Ağrı

ön not:
Nergis Serisi -1: Bir Nisan Hikayesi: Ağrı
Nergis Serisi -2: Mayıs Kuruntuları
Nergis Serisi -3: Azad
Nergis Serisi -4: Keskin Sirke


"Ben bu agriyi bir yerden hatirliyorum!
Acaba midem mi yine, yoksa karnim mi? Ne onemi var ki hangisi oldugunun? Benim canimi sıkıyor ya, yeterli."

Bu dusunceler icerisinde gidip gelirken, uzun suredir siparis icin beklemekte olan garsonu farketti. Yaklasik 40 dakikadir menunun sayfalarini ceviriyordu. Her bir sayfa, agrisina agri ekliyordu adeta. Ve suratindaki eksimeye eksime...

-Ben bir cay alayim.
-Sadece cay mi?
-...
-Peki.


***

Her cani sıkıldıgında "cay"a sıgınmaya aliskindi Nergis. Her kotu haber alisinda mutfaga kosar, caydanligi ocaga koyardi alelacele. Disarida bir mekandaysa cay siparis ederdi. Bogazindan yudumlar gectikce icine bir ferahlik getirecegine inanirdi. Sirf bu yuzden dilini, damagini yakmisligi coktu. Ne kadar hizli icerse, o kadar cabuk sifa bulabilmeyi beklerdi cunku. 


***

Agrinin ilk ataginin baslamasi, Murat ile bulusmalarindan yaklasik 3-5 dakika sonrasina tekabul ediyordu. Murat'in huyu boyleydi. Dogrucu ve kararli. Verilmesi gereken bir haber varsa [hele ki aci bir haber ise, hele ki Serhat ile alakaliysa], bulusmanin en basinda soyler, kurtulurdu. Nitekim bu sefer de oyle oldu.

-Duydun mu? Dönüyormuş!

Dönüyormuş. Dönüyor muymuş? Dönmeyecekti hani! Soz vermisti...
Soz mu vermisti? Verdigi hangi sozu tuttu ki sanki?
Dönüyormuş. 
Elbet donecekti donmesine ya, bu kadar cabuk olmak zorunda miydi?

Iste kendi icinde tutuldugu soru yagmurlariydi, Nergis'in agrisinin daha da siddetlenmesinin sebebi. O agriyi, iliklerinde derinlemesine hissedecegini bilmesine ragmen, bu yagmurlardan sakinmazdi kendini. Hos; gunluk hayatta da semsiye tasimayi sevmezdi, oldum olasi. 

Kendine bu sorulari sorup, cevaplar bulamadikca yagmur damlalari dolu tanelerine donusuyordu adeta. En az Serhat kadar incitici ve yaralayici taneler...

"Demek dönüyordu ha! Hem de hic birsey yasanmamiscasina kaypakca..."


***

Garsonun getirdigi caydan bir yudum almasiyla beraber, agzinin tadi hepten bozuldu Nergis'in. Dunyadaki en kotu cay bu olmaliydi! Gozu telefonunun tarihine kaydi: 29 Nisan 2014.

Tabi yaa! Bu, olsa olsa "Nisan"in bir oyunu olmaliydi. 

"Bitiyorum bitmesine ama sana bu seneye iliskin bir iz birakmadan, sessiz sedasiz cekip gidecegimi dusunmuyordun degil mi?!"

Nisan'in kahkahalarina karsilik bir Ya Sabir cekti. 

"Bunda da vardir bir hikmet. Hangi dert, cekilmekle bitmemis ki simdiye kadar?"


***

-Sebebi sensin!

Murat'in keskin sesiyle irkildi. "Bir kasik suda bogulmak" gibi birseyi yasiyordu o an. Bir bardak caya bakarken dalmis gitmisti. Ustelik kotu bir bardak cay!

-Hic bosuna sasirma bu duruma, uzulme de. Sebebi sensin, bal gibi.
-?!
-Gitmeyecektin onu ziyarete. Dostluk mesajlari vermeyecektin. Bundan sebep, guc buldu muhtemelen. Geri donmek icin...

Murat aci konusurdu konusmasina ya bu noktada hakliydi. 

-Ama Murat! Biliyorsun ya neden gittigimi...

Cumleyi tamamlayamadi. Daha evvel kim bilir kac defa konusulmustu bu konu. Ayni savunmayi tekrar yapmak, agrilarini artiracakti besbelli. 

Evet. Gitmek istemisti, iyi oldugunu gormek istemisti ve gitmisti. Bu kadar. Daha fazla ustelemenin lüzumu var miydi ki? Olacak olana mudahale etmek gibi bir yetisi olmadiginin farkindaydi. O halde, sabredip beklemek dusuyordu payina. Ama, once su agzindaki nahos tadi duzeltmek lazimdi. Tekrar cagirdi garsonu.

-Bir muhallebi alabilir miyim? Incirli-cevizli olanindan.
-Tabi ki hanimefendi. 

Elinde bir kase muhallebi ile donen garsonun yuzundeki ince gulumsemeyi farketti Nergis. Ozenle suslemisti ustelik muhallebiyi, findik parcalari ile.

-Tesekkur ederim.
-Afiyetler olsun efendim.

"Dert ettigin her ne ise emin ol gececektir." der gibisinden bir bakisla kaseyi ve servisi birakip uzaklasti.


***

Ertesi sabah alarm sesiyle gozlerini actiginda, hissettigi ilk sey yine o "agri" oldu.

"Benim canim birseye sıkılmıstı ama neydi ki..." diye sorgulamasina gerek kalmadan, Murat'la dunki bulusmalarini hatirladi. Ve tabii malum haberi... Serhat'i. Dönecek olmasini. Bunu Nergis'e gercekten yapabilecek oldugunu. Insanlarin ne kadar tutarsiz, hayatin ne kadar tuhaf olabilecegini. "Söz vermek" tabirinin artik sadece bazi sozluklerde tanimi bulunan, fakat kimse tarafindan uygulamaya tenezzul edilmeyen, yosun tutmus bir ifade oldugunu.

Yataktan guc bela dogrulup mutfak penceresine kostu. Belki bir umit; disarida yagmur vardir da yeryuzundeki bazi pislikleri silip supuruyordur, bir nebze de olsa. Aksine hava gunesliydi. Yuzunu somurtmaya meyil etmisti ki gecen hafta ektigi ve duzenli suladigi tohumun yesillenmis, canlanmis, hatta saksida buldugu catlaklardan disari fiskirmis oldugunu farketti.

"Aman Allahim! Sen ne ara bu kadar buyudun?!"

Cicegin anlatmak istedigi cok sey vardi belli ki ama malum Nergis'in servise yetismesi gerekiyordu. Bu yuzden kisa ve oz birseyler fisildamayi tercih etti, onu koklamak icin egilmis Nergis'in kulagina.

"Gonulden harcanan emegin bosa gittigi nerde gorulmus? Bak gecen hafta bir hicten ibaretken, senin cabalarin sayesinde yeserdim. Hem senin adin Nergis! Nergis'ler uzulur mu hic?! Annenle baban en sevdikleri cicegin adini koymuslardi sana, kokusuna bayildiklari cicegin. Hicbirsey icin olmasa bile annenin-babanin hatrina, o mukemmel kokuya ithafen mutlu olmalisin, mutluluk yaymalisin. "


***

Ise gitmek uzere servise binince kendine bir armagan vermek istedi Nergis. Tohumun yesillendigini farketmek icine ferahlik depolamisti birazcik da olsa. Sirtini koltuga yaslarken kulagina ulasan sarkiya teslim oldu.



Incubus-Love Hurts



***

Fotograf: Arzu Fatma Dogan
Yanardag, Baku, Azerbaycan
8 Aralik 2011

2 comments:

  1. Hüzünlü de umutla bitmiş... Ne güzel;)

    ReplyDelete
    Replies
    1. Hikayelerimin cogunun ortak ozelligi :) umut guzel sey...

      Delete